Engin Demir

Tarih: 02.10.2025 09:47

Gençlerin sessiz isyanı ve siyasetle kopan bağ ve bizi bekleyen tehlike

Facebook Twitter Linked-in

Bugün Z kuşağı olarak tanımladığımız gençler ise sadece teknolojiye değil, dünyaya bakışlarıyla da farklılık taşıyor. Bu farklılık, siyasetle kurdukları ilişkiye de yansıyor: ve maalesef katılım değil, uzak durma eğilimi dikkat çekiyor.

Sebep ilgisizlik değil, doyum eksikliği

Gençlerin siyasete mesafesi genellikle “ilgisizlik” olarak yorumlanıyor. Oysa durum daha karmaşık. Bu kuşak, sürekli bilgiye maruz kalıyor, tartışmaları anlık takip ediyor. Ancak bu bilgi birikimiyle orantılı bir temsil ve etki hissi bulamıyor.

Kendini ifade edecek mecrayı, klasik yapılar içinde değil sosyal medyada, içerik üretiminde, yurtdışı platformlarında arıyor. Bu da siyasete olan mesafeyi görünür kılıyor.

Yapıcı katılımın yolları nerede tıkanıyor?

Gençler kavga ortamını değil, çözüm dilini önemsiyor. Sürekli kutuplaşan ve benzer yüzlerin tekrar ettiği tartışmalarda kendileri için bir yer bulamıyorlar. Özgürlük, adalet, liyakat gibi kavramları içselleştirmiş durumdalar. Ancak bu değerlerin siyasette karşılığını yeterince göremediklerinde uzaklaşıyorlar.

Siyaset nasıl yaklaşmalı?

Gençlerle yeniden bağ kurmak için:

- Temsil mekanizmalarında çeşitlilik sağlanmalı (yaş, cinsiyet, meslek grubu). 

- Gönüllülük temelli çalışmalar teşvik edilmeli, sadece seçim dönemi değil sürekli etkileşim kurulmalı. 

- “Anlatmak” kadar dinlemek de siyaset diline yerleştirilmeli. 

- Gençlere “ne yapmalıyız” değil, “senin fikrin ne?” diye sorulmalı.

Potansiyeli kaybetmek değil, kazanmak için zaman

Bu kuşak; çözüm odaklı, yaratıcı ve cesur. Siyaset gençleri kaybetmekten değil, *kazanamamak*tan endişe etmeli. Onları kalıplara uydurmaya çalışmak yerine, mevcut sistemin onların enerjisine nasıl alan açabileceğini düşünmeli.

Bugün sessiz gibi görünen bu kuşak, doğru diyalogla yarının en etkili aktörleri olabilir.

Siyaset yeni dili öğrenmeli

Bu sessizliğin altında bir isyan var. Ama klasik isyan gibi değil; protesto etmiyorlar, terk ediyorlar. Sistemden, partilerden, tartışmalardan, ülkenin geleceğinden uzaklaşıyorlar.

Siyaset, gençleri yeniden kazanmak istiyorsa, yüksek sesle değil, dikkatle dinlemeyi öğrenmeli. Ve belki de artık sloganlarla değil, güvenle konuşmalı.

Oysa gençlerin siyasetten uzaklaşması sadece bireysel bir tercih ya da geçici bir tepki olarak görülmemeli. Bu boşluk uzun vadede niteliksiz, çıkar odaklı ve etik dışı figürler tarafından dolduruluyor. Siyaset alanında liyakatin yerine yakınlık, sorumluluğun yerine çıkar, idealizmin yerine kriminal eğilimler yerleşebiliyor. Oysa tam tersine; geleceğe inanan, eğitimli, çözüm odaklı gençlerin bu alanı terk etmesi değil, şekillendirmesi gerekir. Aksi halde sessizlik, sadece geri çekilme değil, alanın suistimale açık hale gelmesi anlamına gelir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —