Konunun sebebi ve sonucu konusuna girmeden tüm dünyada çok yaygın olan çocuklardan oluşan çetelerin kriminal olaylarını ülkemizde de yaşamaktayız.
Bu çocuklar endüstrileşme ve modernleşme nedeniyle kırsal alanlardan şehirlere göç eden, fakir bir muhitte yaşayan, düşük gelirli ve az eğitimli aileden gelen çocuklardır. Çoğu aile ilgisiz, sevgisiz, meşguliyetsizdir, araştırmazlar, yanlış davranışları onaylarlar, çevrelerindeki yaş grubundaki çocukların standartlarını kabul ederler. En önemlisi de çocuklar oldukça zekidirler. Sevgisizlik ve ilgisizlik suça yönelmiş ve çeteleşmiş çocukların en büyük sorunudur. Çocuğun ister tek başına, isterse organize bir çete içinde suça yönelmesinin en büyük etkeni ailesi ve ailenin yapısıdır.
Fakir bir muhit kanunsuz bir ormana benzer. Buralar kendi içinde çok iyi teşkilatlanmışlardır. Ferdi ve grup suçlarını bu fakir muhitler fazlası ile korurlar ve desteklerler. Suçu ve suçluyu araştıran ve takip eden resmi görevlilere (uzmanlar – polis – jandarma – savcı) karşı korurlar.
Kırsal alanlardan şehirlere göçler arttığı gibi nüfusumuz da hızla çoğalıyor. Bu artışları devletin otoriteleri de destekliyor. Çok genç bir nüfusa sahibiz, ölüm oranlarının yaşlılar nezdinde azalması, yaşlı nüfusu da artırıyor.
Artan bir şekilde TÜKETİCİ, azalan bir şekilde ÜRETİCİ durumuna düştüğümüz için gençlik için yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Hızla artan sorunlara yavaş çözüm arayışları yetişemiyor.
Genç nüfus şehir hayatını şu şekilde görmektedir:
YENİLİK – HEYECAN – MODA ve STİL – YENİ FİKİRLER – DEĞİŞİM – TÜKETİM – ZEVK ve EĞLENCE MERKEZLERİ – ve de FIRSATLAR ortamı olarak kabul ediyorlar.
Bunlara sahip olmak, kendisinin ve ailesinin gelirinin yeterli olmaması nedeniyle genellikle fakir semtlerde ekonomik alt düzeye sahip toplumun çocukları ve gençlerinde çeteleşme, suç örgütü kurma, suç örgütlerine katılma şeklinde sonuçlar doğuruyor.
Son işlenen cinayet zanlısı çocuğun, kendi babasının serzenişine verdiği cevap sorunun ayrı bir cevabıdır:
“Çalışılarak para kazanılamıyor, baba!”dır.
Çete halinde faaliyet göstermek ve suç işlemek; okullarda, sosyal kulüplerde, mahalle, kasaba ve şehirlerde erkek çocuklar için prestij ve nüfuz kazandıran, veyahut yaşadıkları ekonomik sistem içinde çok önemli meşru olmayan kazançların elde edilmesini sağlıyor.
Bütün dünyada istatistikler şunu gösteriyor ki, hepsi olmamakla birlikte genel olarak %20 ferdi, %80 ise çocuğun ve gencin çete ile birlikte organize işlediği suçlar ağırlık kazanıyor.
Suça işlenmeye meyilli çocuk çete gruplarını ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan:
Birincisi:
Boş vakitlerini birlikte geçiren, zaman zaman ortalığı yumruklarla, sopalarla, şişelerle, taşlarla cehenneme çeviren, ancak kesici alet ve silah kullanmayan dört veya beş erkek çocuktan oluşan, menfaat geliri olmayan oyun grubu çocuklardır. Bu çetelerin en az zararlı olanıdır.
İkincisi:
Birileri tarafından gerisinde çok büyük çapta organize edilmiş ve desteklenen bir hiyerarşi sistemi içinde bir liderinin bulunduğu, liderin yanında bir savaş danışmanının ve iki de önemli üyenin yer aldığı bu yönetimle, çeteye yeni üyeler bulma, onları eğitme ve donatma, ailesine ve kendisine para ile destekleme, silah bulma ve kullanma eğitimi verme, karşı düşman çetelerin bölgelerinde ileri karakollar kurmak, istihbarat yapma, anlaşmalar, aracılık faaliyetleri olan tam donanımlı bir organizasyondur. En tehlikeli olan da bunlardır.
Gözaltına alınan çocuk ve gençleri sorgulayan savcılar, polisler ve sosyal hizmet uzmanları öncelikle bu çocukların IQ (zeka ölçümleri) işini uzman kliniklerde incelenerek, suça dair sorguya geçilmelidir.
Yukarıda belirttiğim gibi, bu suçu işleyen ve çeteleşen çocuk ve gençlerin genellikle IQ’leri yüksektir.
– IQ’su 110 ile 140 ve üzeri olanlar üstün zekalı ve grubun lideri ve de yönlendiricisi olan bilinçli suçlulardır. Bunlar suçu başkalarına yıkarak en az ceza ile kurtulurlar.
– IQ’su 90 ila 109 olanlar normal zekaya sahip suçlulardır. Suçu işlemiş de olurlar, işlememiş de olabilirler.
– IQ’su 70 ila 89 olanlar grubun kandırılmış ve işlenen suçu lider tarafından işlettirilen, çetenin kullanılan üyeleridir. Suçun büyüklüğünü bile fark edemezler.
Bu zeka ölçümleri dikkate alınarak çocuk ve gençleri sorgulayan polisler ve savcılar her çocuğa önce şunu sormalıdır:
Yaptın mı? ⇒
Yapmadın mı? ⇒
Bu iki soruya verilen cevapları IQ zeka testinin sonucuna göre değerlendirmek gerekir.
Eğer IQ’su 70 ila 89 olan çocuklar “Yapmadım” diyorsa, doğrusu söylediklerini not edebilirsiniz.
Eğer “Yaptım” diyorsa, bu çocuk liderleri tarafından kullanılmış ve grup içinde prestij temin hevesinde olanlardandır.
Hiç şüphesiz IQ’su 110 ila 140 olan çocuklar “Yapmadım.” diyeceklerdir.
Yargılama döneminden sonra, hiçbir suçun cezasız kalmaması prensibinden hareket edilerek bu çocuklar çeşitli ıslah kurumlarına gönderilerek cezalarını çekmeleri istenecektir.
Bir emekli sosyal hizmet uzmanı olarak ben bu çocukların cezaevi–ıslah evi gibi kurumlara gönderilerek amatör suçlu çocukları profesyonel suçlu yetişmiş insanlara dönüştürmemek için İsviçre hükümetinin uyguladığı Tedavi Gemisine Yerleştirme metodundan hareket ederek, her çocuğu denizlerimizde dolaşan amatör gemilerine teslim ederek, karaya ve limanlara ayak basmadan sıkı bir eğitimle denizciliğin tüm kurallarını öğretmek ve dalga ile, fırtına ile, sıcak ve soğukla ve gemi iç disiplini ile yeniden insan yapmak en doğru hareket olacaktır.
Suçlu çocuk hem toplumdan uzak tutulacak, disiplinli olacak, meslek öğrenecek ve bundan zevk alacaktır.
Yapacağımız iş, İsviçre modelinin bir ıslah yönetmeliği ile hayata geçirmektir.
Yoksa hücreler ve duvarlar suçlu insanları ıslah etmezler.