Plastikten, ucuz ama büyüleyici bir şeydi.
Yan tarafında küçük bir anahtar olurdu — basardın, içinde dönen bir mekanizmayla bir sayı belirirdi. “2–1”, “0–0”, “3–2”...
Biz o oyuncağa “maç tahmin makinesi” derdik.
Her seferinde yeniden basar, çıkan sonucu kader gibi ciddiye alırdık.

Ne iddia vardı ne para; sadece hayal gücüyle oynanan, futbolu masum bir oyundan ibaret kılan küçük bir heyecan.
Bugün o masumiyetin yerinde, milyar dolarlık bir karanlık ekonomi var.
Bahis denilen sistem, artık sadece futbolun değil, futbolun etrafındaki her duygunun da efendisi olmuş durumda.
Tribünde bağıran taraftarın öfkesi, sosyal medyada hakeme edilen küfür, bir futbolcunun anlık performansı — hepsi artık “oran”la ölçülüyor.
Topun yuvarlanışı bile, kimin cebine ne kadar para gireceğini belirliyor sanki
Türkiye haftalardır bir bahis skandalını konuşuyor. Bugün itibariyle içine Süper Lig başkanlarının bile olduğu bir skandal.
Ama aslında bence konuşulan, buzdağının sadece görünen kısmı.
Futbol çoktan o karanlık denizin içine gömüldü.
Yönetimler, menajerler, şike söylentileri, “sponsor” adı altında dolaşan gri paralar…
Bir zamanlar mahalle aralarında çıplak ayakla top peşinde koşarken, hayalimiz büyüyünce sahaya çıkmaktı.
Bugün çocuklar, topa vurmayı değil, “iddaa kuponu” doldurmayı öğreniyor.
O plastik oyuncakta “şansa” bıraktığımız sonuçlar, şimdi binlerce insanın borcuna, yıkılmış hayaline, kaybolmuş hayatına dönüşüyor.
Futbol artık bir oyun değil, bir piyango.
Kazanan çok az, kaybeden hep biziz.
Ama en kötüsü, bu çürümenin olağanlaşması.
Bir futbolcu maçtan sonra “kendi golüme bahis oynamadım” diye açıklama yapıyorsa, zaten kaybettiğimiz şey sadece sportmenlik değil — inanç.
Futbola, dürüstlüğe, sahadaki emeğe olan inanç.
Belki de artık o eski oyuncağa dönüp bakma zamanı.
Elimize alıp yeniden basalım anahtarına.
Ama bu kez çıkan sonucu değil, o anki heyecanı hatırlayalım:
Bahissiz, hesapsız, sadece oyun olduğu için güzel bir futbolun saf duygusunu.
Çünkü o duyguyu kaybettikçe, futbol artık sadece bir ticaretin, bir karanlığın, bir algoritmanın adı oluyor.
Ve biz, bir zamanlar o oyuncağa basarken gülümsediğimiz çocuklar, artık ekrana dokunurken kaybediyoruz.