Erdal Güven

Tarih: 04.07.2025 14:39

Türk-Japon İlişkilerinde FETÖ kıskacı

Facebook Twitter Linked-in

Ben de bizzat bu tarihi ilişkilerin son 30 yılının canlı yakın tanığıyım. Birbirini çok seven bu iki toplum neden ekonomik alanda ilişkilerini geliştiremiyor?

Her iki ülkenin de birbirine karşı ön yargısı yok. Kültürel olarak da sıcak bir zemin mevcut. Ancak gerçek şu ki, iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler uzun süredir aynı yerde sayıyor. Rakamlar net: Türkiye’nin Japonya’ya ihracatı hâlâ 500 milyon dolar bandının çevresinde dolaşıyor. Japonya’nın Türkiye’ye toplam ihracatıysa 4–5 milyar dolar civarında. Bu tabloyu tersine çevirecek bir ivme hâlâ oluşmuş değil.

Bunun birkaç temel nedeni var. Öncelikle karşılıklı stratejik öncelik eksikliği. Japonya, dış ticarette odağını Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika’ya vermiş durumda. Çin, Hindistan ve ABD gibi devlerle uğraşırken Türkiye’ye sıra gelmiyor. Türkiye cephesindeyse ilgi hâlâ ağırlıklı olarak Avrupa Birliği ve Ortadoğu ekseninde yoğunlaşıyor.

İkinci sorun ise yatırım ortamına dair güven eksikliği. Japon şirketleri uzun vadeli plan yapan, detaycı ve son derece temkinli yapılarıyla bilinir. Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve yabancı güçler tarafından yaratılan olumsuz algılar bu şirketlerin karar alma süreçlerini yavaşlatıyor. Japonlar risk sevmez, sisli havada yola çıkmaz.

Ama asıl büyük sorunu görmezden geliyoruz. Türk Japon ilişkileri hala ’FETÖ’nün gölgesinden kurtulamadı. Fetullahçı terör örgütünün yurt dışında en güçlü olduğu ülkelerden birisi Japonya. Ne yazık ki FETÖ okulları hala açık ve faaliyet veriyor. FETÖ’cüler ülkede istedikleri gibi ticaret yapıyorlar. Ve işin ilginci bu FETÖ’cüler hala Ankara bürokrasisi ile ilişkilerinin iyi olduğu yalannı yayarak masum Türk işadamlarının önlerini kesiyorlar. Japon şirketler hala Türkiye’de güçlü olduğunu zannettikleri FETÖ’cu yapılarla iş yapmaya kalkınca doğal olarak Türkiye’de başarılı olamıyorlar. 

Bunlar yetmezmiş gibi, FETÖ yapılanmasının Japonya’daki geçmiş faaliyetleri de bu ilişkilere dolaylı ama derin bir gölge düşürdü. 1990’lardan itibaren Japonya’da okul, dernek, medya ve iş dünyasında ciddi bir yapı kuran FETÖ, Türkiye’yi temsilen öne çıktı. O dönemlerde Japon kamuoyunda Türkiye, daha çok “mistik” bir kimlikle tanınır hale geldi.

15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından bu yapı deşifre edilince, Tokyo’daki birçok kurum şaşkınlığa uğradı. Türk devletiyle bu çevreleri ayırmak zaman aldı. Japonların gözünde “hangi Türk temsilcisi gerçek” sorusu yıllarca gündemde kaldı.

Bu karmaşa, ekonomik ilişkilerdeki güveni doğrudan etkiledi. Türkiye markası Japonya’da bir dönem bu hain yapılarla özdeşleşti, bu da muhafazakâr, güvenilir ve kurumsal bir ekonomik aktör olarak Türkiye’nin itibarına zarar verdi

Türkiye ile Japonya arasında uzun süredir müzakere edilen Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (EPA) aslında bir dönüm noktası olabilir. Anlaşma yürürlüğe girerse:

                •             Japonya’nın Türk tarım ürünlerine uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri kalkacak,

                •             Yatırımcılar için daha şeffaf ve öngörülebilir bir yasal zemin oluşacak,

                •             Ortak projeler artacak, özellikle enerji ve altyapı alanlarında yeni iş birlikleri doğacak.

Ama EPA, sadece kâğıt üzerindeki bir düzenleme değil. Gerçekten etkili olabilmesi için Türkiye’nin yatırım ortamında şeffaflık ve güven duygusunu yeniden inşa etmesi gerekiyor. Çünkü Japonlar sadece ticaret yapmaz, itibarla iş yapar.

Japonlar sabırlıdır. Uzun izler, sonra karar verir. Ama bir kez güvenirse, o ilişki yıllarca sürer. Bizim görevimiz o güveni tesis edecek zemini sağlamak. FETÖ gibi yapılardan arınmış, kurumsal kapasitesini yükseltmiş bir Türkiye, Japon yatırımcının yeniden radarına girebilir. Bunun için de DEİK bünyesinde faaliyet gösteren Türk-Japon İş Konseyi’ne büyük rol düşüyor. Konsey metal yorgunluğu içinde ,yönetimin bir an önce değişip genç dinamik külliye ile ilişkileri çok iyi Cumhurbaşkanımızla doğrudan görüşebilen güçlü bir sanayici ismin iş konseyi başkanı olması lazım. 

EPA’nın imzalanacağı gün, sadece gümrük vergileri değil, karşılıklı algılar da yıkılacak. O güne kadar, doğru politikalarla, doğru aktörlerle ve net bir anlatıyla ilerlemek gerekiyor.

Japonya ile ekonomi hattı yeniden kurulabilir. Ama önce bu hattın tozunu almak gerek. Bu da Sultan Abdülhamid ve İmparator Meiji dostluğu ile başlayıp. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Abe ile taçlanan Türk Japon ilişkilerinin tarihsel dönemeçlerini ve önemli figürleri günümüze taşımakla olur


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —