Her yıl yapılan ve izleme onurunu paylaştığım bu törenleri (RİTÜEL) yeni bir anlayışla ele alarak muhteşem bir şova dönüştürmek ülkemiz için büyük bir kazanç olacaktır.
Öncelikle Fars Tasavvuf Kültürü, İlahiyatı ve Sufi bir şair olan Mevlana Celaleddin-i Rumi Afganistan-İran-Türkiye’nin ortak değeridir. 30 Eylül 1207 tarihinde Afganistan'ın BELH şehrinde doğmuş, Fars dili ve Edebiyatı ile eserler vermiş, Konya şehrine yerleşerek 17 Aralık 1273 yılında hayata veda etmiştir. Koyduğu kurallar, yazdığı eserler ve 8 asırdır en etkili şekilde varlığını Ritüel şeklinde sürdürmüştür.
Mevlana denince ilk akla gelen ŞEB-İ ARUS Törenlerinin Ritüeli gelir. Benim şahitliğim bu törenlerde içerik açısından çok anlamlı, ancak şekil yönünden çok sıkıcı bir görüntü vardı. Bitmez tükenmez politikacıların mikrofon önündeki konuşmaları ile Semazenlerin Saygı Ritüellerinin dozunu aşırmamak gerekir.
Bu törenler Mevlana ile ilgili doğduğu yer olan Afganistan BELH şehrinin Belediye Başkanı ile Türkiye’nin Konya Belediye Başkanı çok sınırlı ve bir ortak açış konuşmasının dışında kimseye söz verilmemelidir.
Şeb-i Arus töreni başlangıcında ve sonunda büyük bir koro ve senfoni orkestrasının eşliğinde dans, ışık ve ses görüntüleri ile tören cazip bir hale getirilmelidir.
Şeb-i Arus Ritüeli bir dinî tören değildir. Mevlana asırlar öncesinden insanlığa seslenerek “Dini, dili, ırkı ne olursan ol yine gel” diyerek hoşgörüyü, insan sevgisini ön plana alan ve eserlerinde bunları işleyen bir insandır.
Gerek sosyal ilişkilerde gerekse aile, evlilik ve karı-koca ilişkilerinde, en önemlisi de devletler ve halklar arası ilişkiler için söylediği sözler çok büyük anlam taşır.
“BENDEKİ YERİNİ, SENDEKİ YERİM BELİRLER.”
İlişkiler ve iletişim iki taraflı yapılan bir danstır. Tek tarafın çabası ile bir yere kadar gidilebilir. Sonra tükenir.
Özel yaşamı ve cinsel tercihleri tartışma konusu olsa da bu müstesna insanın 7 önemli öğüdünü sizlerle tekrar paylaşmak isterim:
* Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
* Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
* Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
* Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
* Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
* Hoşgörülükte deniz gibi ol.
* Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.
Günümüzde Rusya-Ukrayna Savaşı, Orta Doğu’da İsrail-Filistin Savaşı, süper gücü olan devletlerin kabadayı tehditleri, ekonomik sıkıntılar, sosyal çözülmeler, açlık ve fakirliğin hüküm sürdüğü, hak-hukuk ve adaletin yokluğu karşısında Mevlana’nın şu sözüne kulak verelim:
“Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar, ne de güneş vaktinden erken doğar. Bekle, senin olan sana gelecektir.”