Türkiye’nin dört bir yanında eş zamanlı çıkan orman yangınları sadece çevresel bir felaket değil, aynı zamanda siyasi ve medya düzleminde yürütülen dikkat dağıtma operasyonlarının bir parçası olabilir mi?
Bu soruyu sormak birçok kişiye fazla “komplocu” gelebilir.
Ama yaşanan tablo, sıradan bir doğa olayı gibi gelmiyor.
Aynı anda bu kadar çok farklı bölgede, bu kadar büyük çaplı yangınların çıkması…
Üstelik tam da Gazze’de, Suriye’de ve Türkiye’nin diplomatik gündeminde kritik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde…
Evet, belki tepki çekecek ama ben söylemek zorundayım:
Bu yaşadıklarımız normal değil.
Gündem Gazze Olmasın Diye mi?
İsrail, aylardır Gazze’de savaş suçu işliyor.
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar hedef alınıyor.
Yüz binlerce insan yerinden edildi, binlerce çocuk hayatını kaybetti.
Uluslararası kamuoyu baskısı artarken, Türkiye’nin desteği ve insani yardım girişimleri de güçleniyor.
Tam bu esnada:
- Türkiye’den yola çıkan Hanzala Gemisi’ne müdahale ediliyor.
- Suriye sınır hattında askeri hareketlilik yeniden gündeme geliyor.
- Türkiye’nin İsrail politikalarındaki kararlılığı dikkat çekiyor.
Ve aynı günlerde Türkiye’nin dört bir yanından alev alev yangın haberleri geliyor.
Tüm televizyon kanalları, sosyal medya, gazeteler bu felakete kilitleniyor.
Gazze konuşulmaz oluyor.
Filistin gündemden düşüyor.
Suriye unutuluyor.
Ve kamuoyunun dikkati başka yöne çekiliyor.
Acı Çok Büyük: 11 Şehit, Binlerce Canlı, Yiten Gelecek
Bu yangınlarda sadece ağaçlar yanmıyor.
11 kahramanımızı, orman işçimizi, vatandaşımızı şehit verdik.
Binlerce hayvan, milyonlarca bitki yok oldu.
Yanan her orman, sadece bugünün değil, çocuklarımızın geleceği demekti.
İçimiz yanıyor.
Ama unutmamalıyız: İçimizi yakan sadece ateş değil, bu ateşin ardına gizlenen niyetlerdir.
ABD’de de Oldu, Ama Algı Böyle Değildi
Texas (2024): ABD tarihinin en büyüklerinden biri olan Smokehouse Creek Yangını, 1 milyon dönümden fazla alanı kül etti.
California (2024): Park Fire yangınında 400 binden fazla dönüm alan yandı, binlerce insan tahliye edildi.
Amerika’nın bu dev yangınlarında kimse devleti suçlamadı.
Kimse sosyal medyada "nerede bu uçaklar", "nerede bu devlet" diye kampanya başlatmadı.
Çünkü herkes biliyordu:
Büyük felaketler her ülkenin başına gelebilir. Önemli olan mücadeledir.
Türkiye’nin Yangın Gücü Hafife Alınamaz
Bugün Türkiye yangınla mücadelede güçlü bir altyapıya sahip:
- 21 yangın söndürme uçağı,
- 105 helikopter,
- 10 İHA,
- 1700’den fazla kara aracı,
- Ortalama 11 dakikalık ilk müdahale süresi.
Bu rakamlarla Türkiye, Avrupa'nın en hızlı ve donanımlı yangın filolarından birine sahip.
Devletimiz tüm gücüyle sahada, hava ve kara ekipleri gece gündüz demeden çalışıyor.
Kimse devleti suçlamamalı.
Ama sosyal medyada kasıtlı olarak yaygınlaştırılan başka bir tablo var.
Asıl Yangın: Algı
Evet, ormanlarımız yanıyor.
Ama aynı anda zihinlerimize bir başka yangın daha pompalanıyor:
Devleti yetersiz gösteren, mücadeleyi küçümseyen, güvensizlik aşılayan bir algı operasyonu.
Bazı çevreler, “filosu nerede bu ülkenin?”, “bu kadar yangın mı olur?” diyerek
devletin iradesini sorgulayan bir medya dilini sistematik olarak yayıyor.
Ama ben bu oyunu görüyorum.
Sorgulamak devleti değil; zamanlamayı, manipülasyonu ve gündem mühendisliğini hedef almalıdır.
Linç edileceğimi bilsem de susmayacağım.
Çünkü bu yangınların sadece ormanlarımızı değil,
ülke hafızamızı da yakmaya çalıştığını düşünüyorum.
Sonuç
Türkiye zor bir süreçten geçiyor.
Ama bu süreçte gözümüzü Gazze’den, Filistin’den, Suriye’den ayırmamız isteniyor.
Yangınlar gerçek ama yangının kullanımı da gerçek.
Bu sadece doğaya değil, toplumsal odağımıza yapılan bir saldırıdır.
Gündemi perdelemek isteyenler var.
Ve bu perdeyi kaldırmak, hepimizin sorumluluğu.
