Neden “Toplumun büyük bölümü ne, nasıl, niçin diye sormuyor”?

Karar süreçlerinde beynimizin yapısı üzerinde biraz daha duracaktım. Ama yazıların neredeyse bir ders havasına bürünmesinden ve gündemden uzaklaşmasından dolayı çekiciliğini kaybedebileceğinden endişe ettim.

Geçenlerde uzun süredir aklımı kurcalayan bir konuya ilişkin bir yazıya da rastlayınca bu hafta onun üzerine yazayım istedim.

Genellikle gazetelerdeki köşe yazılarını okurum. Düşünenlerin nasıl düşündüğünü analiz etmek ilginç gelir bana. Bu da öyle bir yazıydı. Ayrıca ülkenin güncel sorunlarından birine değiniyordu; 

“Toplumun refahı, ülkenin milli çıkarları, devlet hizmetlerinin kalitesi ve topyekûn geleceğimiz söz konusu… Bu şartlarda yapılması gereken devleti yönetme görevi verdiğimiz kadroların bu işi iyi yapıp yapmadığına bakmak olmalı. Yapılan işten memnun değilsek, bu göreve talip olan diğer kadroların ne ölçüde buna hazır olduğunu sorgulamak da diğer işimiz olmalı tabii… 

 Ne var ki biz bölünmüş bir toplum olduğumuz için katılımcılık, şeffaflık, verimlilik, kapsayıcılık gibi kriterler aramıyoruz yönetimde. Yönetenler bizimkiler mi onlar mı diye bakıyoruz.

Söz gelimi son sekiz yıldır uygulanışının ortaya çıkardığı sonuçlara rağmen Başkanlık sistemini “bizimkiler getirdi diye” savunmak toplumsal arızalarımızın ürünü olan bir tutum.

Oysa bunu kim getirdi veya kim uyguladı diye değil, bizim bünyemize uygun mu, rasyonel bir model mi, ülkeye faydalı mı diye bakmamız gerekirdi…

Tarımda, sağlıkta, eğitimde, ekonomide ve diğer bütün alanlarda ülkenin ihtiyacı olan politikaların belirlenip uygulanmasında bugünkü başkanlık sisteminin dayandığı irrasyonel “ultra merkeziyetçilik” anlayışıyla başarıya ulaşmanın imkânı söz konusu olabilir miydi?

Olamazdı, ama sesi yüksek çıkanlar işin bu tarafına değinmediler. Toplumun büyük bölümü de “ne, nasıl, niçin” diye sormadı, “kim” diye sorarak kararını verdi.

Bundan sonraki süreçte sistemin restorasyonu ve arızaların onarımı söz konusu olduğunda bakalım bu sefer “ne, nasıl, niçin” sorularının cevabına bakarak mı, yoksa yine “kim” diye sorarak mı yönümüzü belirleyeceğiz?”

Yazarımız ülkenin iyi yönetilmediğini düşünüyor. Bunu da son sekiz yıldır uygulanan başkanlık sistemine bağlıyor. Sonra, bugünkü başkanlık sisteminin irrasyonel ultra merkeziyetçilik anlayışıyla başarıya ulaşmasının imkânsız olduğunun zaten belli olduğunu zımni bir ifadeyle vurgulayarak, sesi yüksek çıkanların işin bu tarafına değinmediğine de işaret ederek can alıcı hükmü veriyor: “Toplumun büyük bölümü ne, nasıl, niçin” diye sormadı, “kim” diye sorarak kararını verdi.

Yazının finalindeki muhatap muhtemelen size de tanıdık gelmiştir. Özellikle ülke genelini ilgilendiren konularda sorumluluk hep ondadır ve sorunları çözmesi gereken hep o dur; “toplumun büyük bölümü” yani “halk”tır. 

Halk ya da toplumun büyük bölümü, gerçekten ne, nasıl, niçin diye sorarak mı karar verir? İçinde bizim de yer aldığımız geniş kitlelerin böyle bir alışkanlığı var mıdır? Böyle bir alışkanlığımız olabilir mi? … Tabii ki hayır!

İnsanın standart davranışı uzun süre düşünerek ve analiz ederek mantıklı kararlar vermek değil, içgüdülerine ve duygularına göre karar vermektir. Mantıklı karar vermek zaman ve çaba ister. İçgüdülere ve duygulara uymak rahatımızı korumak anlamına gelir. Herkesin ortak özelliği bu olduğu için toplumun büyük kesiminin böyle olmasında, yani ne, nasıl ve niçin sorularını sormamasında şaşılacak bir şey yok. Bu bir “toplumsal arıza” ya da kusur değil, beşeri bir özelliktir. 

Toplumda bir dinamizm arıyorsak onu toplumun genelinde değil aydın diye tanımladığımız azınlıkta aramalıyız. Seçkinci olduğumdan bunu söylüyor değilim. Pareto’nun adıyla anılan 20’ye 80 kuralı böyle söylüyor. Her yerde işi oradakilerin yüzde 20’si yapar. Yüzde 20, toplumun dinamosudur. 

Pareto’nun bu kuralına itiraz edebilirsiniz. Size o zaman yeni fikirlerin toplumda nasıl yayıldığına bakın derim. Topluma dinamizm kazandıran bütün yeniliklerin önce toplumun çok küçük bir kesimi tarafından benimsendiğini sonra biraz daha kalabalık kesimin bu öncülere katıldığını sonra da daha büyük kalabalıkların yeniliği kabul ettiklerini göreceksiniz. Oran verecek olursak, ilk dilim toplumun yüzde 2,5’ini, ikinci dilim yüzde 13,5’ini sonra büyük kesimin yaklaşık yüzde 70’ini söylemek mümkün. Yeniliği kabul edenlerin oranı yüzde 15’e ulaşınca yenilik bütün topluma yayılmaya hazır oluyor. Yüzde 15’in toplumun aydın kesimi olduğunu söylemeye herhalde gerek yok. Aydınlar yeni fikri benimseyince toplum da yeni fikirleri daha kolay benimsiyor.

Peki, bütün toplumu değiştirme gücü neden toplumun küçük bir kesimindedir? Çünkü toplumun büyük bölümü, içinde bulunduğu durumu statükoyu değiştirmek istemez. Yani toplumun büyük bölümü harekete geçmez ve geçemez. 

Yazarımızın yazısında sorduğu “Bundan sonraki süreçte sistemin restorasyonu ve arızaların onarımı söz konusu olduğunda bakalım bu sefer “ne, nasıl, niçin” sorularının cevabına bakarak mı, yoksa yine “kim” diye sorarak mı yönümüzü belirleyeceğiz” sorusunun cevabı şimdiden belli. Tabii ki, ne, nasıl ve niçin sorularını sormayacağız. Kim diye soracağız ve yönümüzü belirleyeceğiz. Çünkü insan tembeldir. Kim sorusuna cevap vermek çaba gerektirmez. Zahmetsizdir. Oysa diğer sorulara cevap bulmak kolayca yapılacak bir iş değildir. Toplumun büyük çoğunluğu ne, nasıl, niçin diye sormuyorsa işte bundan. Aydınlarımızın da artık bu gerçeği görmesi gerekiyor. Eğer ne, nasıl, niçin diye kendileri soru soruyorsa, buldukları cevapları toplumla paylaşmaları lazım derim. 

Ama bu konuda dikkatli olmalılar. Biliyorsunuz, anlatırsınız ama bu, muhatabınızın anladığı anlamına gelmiyor. Anlarsa, ikna oldu anlamına gelmiyor. İkna olduysa, uygulayacağı anlamına gelmiyor. Uyguluyorsa uygulamaya devam edeceği anlamına gelmiyor. Düşünme ve karar verme süreçlerine eğilmek şart.

Bugünkü yazıyı da yazarımızın dikkat çektiği bir konuyu soruya dönüştürerek bitireyim

 Günün sorusu:

Sizce, başkanlık sistemi 2018’de değil de 2004 yılında veya 2007’de hayata geçirilmiş olsaydı, bugün olduğu gibi aynı şekilde ve aynı ölçüde eleştirilir miydi? 


Baki Alkaçar

13.05.2025 15:23:00


Düzce Belediyesinde kesme açma bedeli açıklaması

Kayseri Büyükşehir Belediyesi: "1 ayda yağacak yağmurun yarısı, 3 saat içinde yağmıştır"

Hacılar’da yatırım fırsatları için nefesler tutuldu

Başkan Özlü "Ne olursan ol, en iyisi ol"

Süper Lig’den 9 kulüp PFDK’ya sevk edildi

"Harikalar Mutfağı" isimli çocuk oyunu sahnelendi

Vali Çiçek: "ERVA Spor Okullarını şeref meselemiz yaptık"

Romanlar Hıdırıllezi kutladı. konserle coştu

Metruk bina alevlere teslim oldu

Burhaniye’de Cezayirli geline Türk usulü düğün

Cankurtaranlar zorlu eğitimle göreve hazırlanıyor

Düzce’de kusursuzda bir mola verdiler

Üzümlü’de fidanlar toprakla buluştu

Gemlik’te başlayan askerlik Mudanya’da eğlenceyle sona erdi

Azerbaycan Türk Ticaret fuarı tanıtımı yapıldı

Bal ve çaydanlık seti çalan zanlı yakalandı

Ordu’da jandarma ekipleri, bir haftada 47 bin şahsı sorguladı