Son günlerde karikatür ve mizah kisvesi altında yürütülen hakaret kampanyaları yeniden sahneye çıktı.
Leman adlı derginin yayımladığı, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.s.) yönelik hadsiz ve ahlaktan yoksun karikatür, sadece inançlara değil, insanlığın ortak vicdanına da yöneltilmiş açık bir saldırıdır.
Basın özgürlüğü, nefretin ve kutsallara hakaretin bahanesi olamaz.
Özgürlük, başkasının inancına dil uzatma hakkını içermez.
Hele ki bu dil, yüz milyonlarca insanın gönlünde taht kurmuş bir peygambere yöneliyorsa; bu artık bir “ifade özgürlüğü” meselesi değil, bir değerler bunalımıdır.
Kendini “mizah dergisi” olarak tanıtan bu yapılar, İslam’a ve mukaddesatımıza yönelik sistematik saldırılarını “eleştiri” gibi sunma çabasındalar. Bu çaba artık kimseyi inandıramıyor. Ortada açık bir nefret ve bilinçli bir provokasyon girişimi vardır.
Bizler, bu tür tahriklere karşı sessiz kalmadan ama provokasyona da kapılmadan; hukukun, toplumsal vicdanın ve sağduyunun imkânlarıyla gereken tepkiyi vermeliyiz.
Leman örneği bir turnusol kâğıdıdır.
Bir karikatür üzerinden Müslümanların inançlarını aşağılamayı “normalleştirme” girişimine karşı, toplumun tüm vicdan sahibi kesimlerinin ortak tavır alması artık bir zorunluluktur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının kutsallarına yönelmiş bu açık saldırıya kayıtsız kalamaz.
Bu ahlaki sorumsuzluğun, elbette hukuki bir karşılığı olmalıdır.
Unutmayalım:
Gerçek mizah, düşündürür ama incitmez.
Yapıcıdır; değerleri yıkmak için değil, anlamak için vardır.
Ancak karşımızdaki yapı, mizahı bir maske olarak kullanıp kin ve nefret üretmeyi tercih etmiştir.
İşte bu noktada, bu zihniyetin artık sorgulanması ve teşhir edilmesi gerekmektedir.
Bu ahlaksızlık karşısında, biz Müslümanlar olarak vakarımızı koruyarak ama susmadan; hakkımızı savunarak ama tahriklere kapılmadan durmalıyız.
Çünkü biliyoruz ki:
Kazanan, hakaret eden değil; savunduğu değerlere saygıyla sahip çıkan olacaktır.
Ve tarih, hakareti değil, hikmeti yazacaktır.