Gözümüzle gördüğümüz, gönlümüzle yandığımız

Merhaba sevgili okurlarım,

Yine bir yaz… Ve yine dumanın, alevin, acının sardığı bir memleket. Türkiye’nin her köşesi yanıyor. Bu kez İzmir Çeşme, Ödemiş, Manisa, Balıkesir… Yangınlar artık sadece kırsalı değil, otobanları, mahalleleri, insanların evlerinin arkasını tehdit eder hale geldi. Artık sadece orman değil, yaşam yanıyor.

Geçen hafta Bodrum’dan İstanbul’a dönerken, İzmir otobanında arka arkaya dizilmiş onlarca itfaiye aracı gördüm. 50’ye yakın araç, konvoy halinde yangına yetişmeye çalışıyordu. Gözlerim doldu. Çünkü bu manzara, artık “felaket” kelimesinin bile yetersiz kaldığı bir gerçeği gösteriyor. Koca bir Ege yanıyor… Ve biz, elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz.

Ben bu topraklarda büyüdüm. Yıllardır yazlık olarak Bodrum’da yaşıyorum. Eskiden orman yangını dediğimiz şey yılda bir, belki iki kere olurdu. Şimdi ise neredeyse yaz aylarının takvimi oldu: Haziran geldi mi yangınlar başlar, Temmuz’da zirve yapar, Ağustos’ta umutlar tükenir. Ne değişti? Hangi doğa kuralı bozuldu da memleket bu kadar yanar oldu?

Geçenlerde evimin arkasındaki tepe alev aldı. Dumanın, alevin kokusu o kadar yakındı ki… Helikopterler denizden su alıp tepenin üzerine bırakıyordu. Ama ne acıdır ki, bu helikopterler yüzme teknelerinin hemen yanından, insanların yüzdüğü sulardan su alıyordu. Koordinasyon yoktu. Aciliyet çoktu ama sistem zayıftı.

Biz artık bu yangınları “olağan” hale getiriyoruz. Ama bu normal değil. İnsanların evlerinden olup konteynerlere taşınması, otobanların kapanması, yaşam alanlarının daralması hiçbir toplumun kabullenmemesi gereken bir trajedidir. Dünya’da da yangınlar olur, evet. Ama bu boyutta değil. Bu sıklıkta değil. Ve bu kadar can yakan şekilde değil.

Türkiye, sadece ormanlarını değil, geleceğini de yakıyor. Yangınlara karşı bir havacılık filosu kurmak, teknolojik erken uyarı sistemleri geliştirmek, insan eliyle çıkarılan yangınlara caydırıcı cezalar vermek artık bir “temenni” değil, bir mecburiyet. Bu ülkede artık hiçbir yaz, “yine yandık” diye başlamamalı.

Yangınların alevleri sadece çamları değil, içimizi de kül ediyor. Ama umuyorum… Hayır, diliyorum ki; hem siyasette, hem ekonomide, hem çevre politikalarında artık bu yangınlar son bulur. Bir daha ne otoban kapanır, ne çocuklar dumanla uyanır, ne de biz oturup bu satırları yazmak zorunda kalırız.

Sağlıcakla kalın.
Özgürce yanan değil, özgürce yaşayan bir Türkiye dileğiyle…


Arzu Başkan

4.07.2025 09:01:00


İstanbul ve Tekirdağ’da yasadışı bahis operasyonu: "Dış finans evi" olarak kullanılan adresler deşifre oldu

Çatalca’da bariyere çarpan araç parçalandı, 1 astsubay hayatını kaybetti

Yol kenarına atılan çöpler yangına neden oldu

Emekli uzman, denizde yaşamını yitirdi

Konya’da tırda çıkan yangında sürücü öldü

Aydın’da Haziran ayındaki trafik kazalarında 7 kişi hayatını kaybetti

Uyuşturucu taciri 2 şüpheli tutuklandı

"Eğer Leman’ın karikatürü ifade özgürlüğüyse, bana 2010 yılında verilen ceza neydi?"

14 yaşındaki çocuğun pompalı tüfekle oyunu ölümle bitti

Karapınar’da buğday tarlasında yangın

Bingöl’de 49 kilo esrar ele geçirildi

Orman yangınlarıyla artan hava kirliliğine karşı bireysel önlem alınmalı

Lavanta Kokulu Köy Kuyucak’ta mor şölen sakin geçiyor

Geri dönüşüm ve sanat el ele verdi: Atıktan Sanata Sergisi açıldı

Mardin’de apartman dairesinde çıkan yangın söndürüldü

İşçi servis otobüsünde korkutan yangın