Bu hafta Osman Ataman’ın kurduğu, ve yönetim kurulunda değerli gazeteci ve iş adamlarının da olduğu
“Bab-ı Ali Toplantıları” kapsamında, İstanbul Maslak’ta bir otelde düzenlenen özel bir toplantıya katıldım. Kapalı bir oturumdu; ama içeriği itibarıyla ülkemizin geleceğini ilgilendiren çok önemli konular konuşuldu. Ayda bir yapılan bu toplantılar, her defasında farklı bir gündemle toplanıyor ve o konunun muhatabı olan bakanlarla sektörün önde gelen isimlerini buluşturuyor.
Bu ayın konusu "Bilişim ve Teknoloji Çağında Milli Eğitim Altyapısında
Hedeflenen Dönüşüm ve Yenilikçi Yaklaşımlar"
Toplantının onur konuğu, Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr Yusuf Tekin idi .Katılımcılar arasında özel okul sahiplerinden eğitim müsteşarlarına, siyasetten eğitim komisyonu üyelerine kadar geniş bir yelpaze vardı. En dikkat çekici tarafıysa, siyasi kimliklerin geri planda kalmasıydı. Herkes, gerçekten sadece “eğitim” konuşuyordu.
Yeni müfredatın “insana ve yaşama” odaklı olacağı, insan hakları, kadın hakları ve canlılara karşı sorumluluk bilincini çocuklara kazandırmayı hedeflediği vurgulandı. Bunun yanında teknolojinin eğitimdeki rolü üzerinde duruldu.
Yapay zekâ, artık sadece bir kavram değil; sınıflarımıza girmeye hazırlanıyor. Öğretmenlerin bu süreçte kendilerini geliştirebilmeleri için “Milli Eğitim Akademisi” kurulmuş. Bu akademi, öğretmenlerin dijital tahtaları ve yeni teknolojileri aktif kullanmalarını sağlayacak, teknik eğitimler verecek bir yapı olarak tasarlanmış. Ayrıca yönetici adaylarının yetiştirilmesi ve öğretmenlerin mesleki gelişimi için de önemli bir merkez haline gelecek gibi görünüyor.
Toplantıda en çok dikkatimi çeken başlıklardan biri de “sosyal medya yaşı”ydı.
Çocukların sosyal medyayı kullanabilmeleri için 15–16 yaş sınırı getirilmesi düşünülüyor. Bu, çocukların erken yaşta dijital bağımlılık ve manipülasyon risklerinden korunması adına çok kıymetli bir adım olur. Zira, artık sınıflar kadar ekranlar da eğitimin bir parçası haline geldi.
Toplantıda yine konuşulan bir diğer önemli konu meslek okullarıydı. Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olmaya devam ediyor. Herkes çocuğunu üniversiteye göndermek istiyor, ama hayat pratiklerine geç başlanıyor. 27 yaşında hâlâ iş hayatına atılmamış gençlerimiz, ekonomik ve sosyal olarak zorluk yaşıyor. Meslek okulları unutulan güç.Oysa iyi planlanmış, çağın ihtiyaçlarına uygun meslek okulları, hem ülke ekonomisine hem de gençlerin geleceğine büyük katkı sağlar.
Bu tür toplantıların en değerli yanı, siyasetten bağımsız yapılabilmesi. Herkes kendi fikrini rahatça dile getiriyor, karşılıklı öğrenme gerçekleşiyor. Türkiye’de çoğu zaman politik tartışmaların içinde kaybolan eğitim gibi konular, burada olması gerektiği gibi — çözüm odaklı biçimde ele alınıyor.
Eğitimdeki dijital dönüşüm, sosyal medya bilinci, öğretmenlerin yeniden yapılandırılması ve çocuklarımızın erken yaşta doğru yönlendirilmesi… Bunlar bir ülkenin geleceğini şekillendiren ana taşlardır. Umarım bu toplantılarda konuşulan her fikir, sadece masada kalmaz; sahada da hayata geçer.
Elbette Türkiye’de gündem yalnızca eğitim değil.
Bugünlerde CHP cephesinde de hareketli saatler yaşanıyor. Bugün ki mahkeme süreci. Tekrar dava uzatılabilir ama bunun mümkün olmadığını düşünüyorum.
Red edilebilinir derken şimdi davanın red edildiği bilgisini aldım .
Günün sonunda,
Genel Başkan Özgür Özel ile Kılıçdaroğlu arasındaki sürecin artık bir “sulh” çerçevesinde tamamlanması gerektiğine inanıyorum. Çünkü muhalefetin güçlü bir birliktelik içinde olması, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından çok önemli.
Sevgi ve umutla kalın.
