Bu kez yalnızca iç siyasette değil, dış politikada da oldukça hareketli günlerden geçiyoruz. Cumhurbaşkanımızın Amerika seyahati, Trump ile yapılan görüşmeler ve Birleşmiş Milletler toplantısı bu yılın en dikkat çekici başlıkları arasında yer aldı. Özellikle Filistin meselesinde, Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin büyük çoğunluğunun Filistin’i tanıması, uluslararası ilişkilerde olumlu bir adım olarak tarihe geçti. Bu tür gelişmeler, Türkiye’nin dış politikadaki konumunu ve gelecekte atacağı adımları da yakından etkileyecek gibi görünüyor.

Elbette bu temasların yalnızca diplomatik selamlaşmalardan ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Karşılıklı çıkarların gözetildiği, ticaretten güvenliğe kadar pek çok başlığın masada olduğu bu görüşmelerin, Türkiye adına ne tür sonuçlar doğuracağını zamanla göreceğiz. Umudumuz, ülkemiz için faydalı, güçlü ve kalıcı kazanımlar getirmesidir.

İç siyasette ise İstanbul’da yaşanan CHP il başkanlığı seçimi gündemin en sıcak başlıklarından biri oldu. Seçim atmosferinin hararetini, YSK’nın verdiği devam kararını ve yargı üzerindeki tartışmaları dikkatle takip ediyoruz. Görünen o ki, Türkiye siyaseti önümüzdeki sonbaharı da yine oldukça çalkantılı geçirecek.

Tüm bu gelişmeler ışığında sürekli tekrar ediyor olacağım ama yeni yıla girerken, temennim çok açık: Daha adil, daha kararlı, hukukun ve adaletin tam anlamıyla işlediği, insanların ekonomik olarak huzurlu ve mutlu olduğu bir Türkiye. Önümüzdeki sonbahar uzun olacak; sürprizlerle, yeni aktörlerle, belki de hiç beklemediğimiz kararlarla şekillenecek.

Her zaman söylediğim gibi,
Bekleyip göreceğiz…

Sevgi ve umutla kalın.