Deprem kadar ağır bir gerçek: Umutsuzluğun sarsıntısı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Gülümseyen çocukların, rengârenk balonların, meydanları süsleyen neşeli marşların günüydü. Ancak bu yıl, neşe yerini korkuya bıraktı.

İstanbul’un Kumburgaz açıklarında meydana gelen deprem, sadece yer kabuğunu değil, milyonlarca insanın ruhunu da sarstı. Marmara Bölgesi başta olmak üzere tüm Türkiye, bu sarsıntıyla birlikte yeniden geçmişin acılarına uyandı.

Hemen ardından televizyonlar, sosyal medya, uzman açıklamalarıyla doldu taştı. Sismologlar, jeofizik mühendisleri, deprem bilimciler… Her biri haklı gerekçelerle uyardı, konuştu. Ama bu açıklamalar, halkın kulağında yankılanan tek bir sese dönüştü: “Yine olacak. Yakında. Çok daha büyük.”

Bu toprakların insanı, zaten her sabah yeni bir felakete uyanmaya alıştı. Ekonomi krizleri, toplumsal kutuplaşmalar, güvenlik kaygıları derken; şimdi bir de doğanın kaçınılmaz gerçeğiyle burun buruna geldik. Ve en çok da çocukların bayramında… Kim bilir kaç çocuk, o gece anne babasının koynunda “deprem olacak mı” korkusuyla uyumaya çalıştı.

Dünyanın başka yerlerinde, özellikle Avrupa’da, insanlar sabah haberlerini izlediklerinde ilk olarak havanın nasıl olacağını merak eder. Belki bir transfer haberi, bir ekonomik gelişme, belki de tatil planları… Oysa Türkiye’de bir sabah uyandığınızda, bir depremle yıkılmış olabilirsiniz, başka bir gün ekonomik çöküşe uyanırsınız, öbür gün yeni bir toplumsal krizin ortasında bulursunuz kendinizi.

Evet, deprem bilimsel bir gerçekliktir. Ve evet, halkın bu konuda bilinçlenmesi elzemdir. Ama her gerçeği bir korku seline dönüştürüp, ekranlardan insanların üzerine boca etmek başka bir felakettir. Toplum, sadece sarsıntıya değil; umutsuzluğa, çaresizliğe, sürekli diken üstünde yaşamaya da dayanmak zorunda kalıyor.

Bu topraklarda, ne yazık ki sadece fay hatları değil, insan ruhu da kırılıyor. Artık bir sarsıntıdan söz ederken, yalnızca yerin altındaki hareketi değil; insanların yüreğinde biriken korkuyu, kafasında dolaşan “kaçacak yerim kalmadı” düşüncesini de hesaba katmalıyız.

Gelin artık sadece korkutmadan, bilinçlendirmeyi; panikletmeden önlem almayı; her sabah, felaket haberiyle değil, umutla uyanmayı konuşalım.

Çünkü en büyük yıkım, ruhlarımızda yaşanıyor. Ve onun Richter ölçeği yok


Arzu Başkan

26.04.2025 11:57:00


Mercedes ile Tofaş otomobil çarpıştı: 1 ölü, 4 yaralı

6 adrese eş zamanlı operasyon: Sosyal medya yayıncısı tutuklandı

Aydın’da feci kaza; Eğlence mekanından çıkan genç feci şekilde hayatını kaybetti

Tekirdağ’da orman yangınında soğutma çalışmaları sürüyor

İzmir’de yaşlı çift evlerinde ölü bulundu: Katil, kadının oğlu çıktı

Muğla’da 550 kişilik nostalji dolu gece

Devrilen tırda sıkışan sürücü vatandaşlar tarafından kurtarıldı

Kuraklığın etkisini hissettirdiği Hatay’da etkili olan sağanak yağmur yolları göle çevirdi

Bursa’da online bahis çetesine darbe: Lüks ofise baskın, 7 tutuklama

Adana’da kaza kırıma uğrayan uçağın evlilik teklifi için havalandığı ortaya çıktı

Çalınan hayvanlar 1 gün içinde bulundu

Burdur’da arazi yangınında 50 dönüm alan zarar gördü

Alanya’da yaya yollarına araçla giren 20 sürücüye 43 bin TL ceza

Kamyon bariyerlere saplandı: Sürücü öldü, kasadaki sebzeler yola saçıldı

Baraj kenarında alkol alırken 4 metre yükseklikten düştü, ayağı kırılınca AFAD kurtardı

Banyoda boğazı kesilerek öldürülmüştü: 3 şüpheli adliyeye sevk edildi

Hasta ve engelli naklinde 100 taşımaya ulaşıldı