Bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi’nden, uzun yıllardır tanıdığım, parti içindeki gelişmelere her zaman hâkim olan değerli bir dostumla uzun bir telefon görüşmesi yaptım.
Sohbetimiz de söyledikleri, sadece partinin değil, muhalefet sahnesinin genel gidişatına dair de önemli ipuçları taşıyordu.
Konu son günlerde gündemi fazlasıyla meşgul eden ve CHP içinde büyüyen sessiz gerilimlere geldi. Özellikle de yaklaşmakta olan, kamuoyunda “mutlak butlan” olarak anılan ve partinin iç işleyişine dair birçok soruyu içinde barındıran o önemli mahkeme meselesine…
Söyledikleri hayli çarpıcıydı. Sözlerinin satır aralarında biriken tedirginlik, umutsuzluk değil ama dikkatli bir beklenti hâkimdi.
Sözlerini size aynen aktarıyorum.
30 Haziran’daki mahkemeden çıkması muhtemel karar, CHP iç dengelerini ciddi şekilde sarsabilir. Mahkemenin “ihtiyati tedbir” talebini reddedip davayı 30 Haziran’a ertelemesi, hem 38. olağan kurultay hem de 6 Nisan’daki olağanüstü kurultaya ilişkin çok sayıda belge ve tüzük istendiği görülüyor, ama henüz ilkesel bir iptal kararı yok. Mahkemenin “mutlak butlan” yani yok hükmünde olma kararı vermesi durumunda, Özgür Özel’in başkanlığı iptal olabilir ve hukuken Kemal Kılıçdaroğlu’nun dönemine geri dönme ihtimali gündeme gelebilir.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun avukatları, onun bu davada taraf veya mağdur sıfatıyla yer almayacağını net bir dille açıkladı: “Genel başkanın o davaya gitme ihtimali söz konusu olamaz”. Kılıçdaroğlu da kendisinin mahkeme koridorlarında CHP’nin tartışılmasından yana olmadığını söyleyerek duruşmaya katılmayacağını ifade etmiş.
Bir köşe perspektifiyle bakarsak: 30 Haziran’da mahkemenin “mutlak butlan” gibi radikal bir iptal kararı alması, CHP içerisinde adeta siyasi bir deprem etkisi yaratabilir. “Özgür Özel” döneminin hukuki olarak yönetim boşluğuna ve yeni bir güç mücadelesine kapı aralanabilir. Kılıçdaroğlu’nun yönetime dönmesi hukuken mümkün olsa da, bunun kendi isteğiyle mi yoksa bir zorunlulukla mı olacağı belirsiz. Öte yandan, mahkeme sadece teknik eksiklerle değil, kurultay iradesinin sakatlanmasına dair iddialarla yaklaşırsa, “parti içi” tartışma kaçınılmaz olacağından, parti karpuz gibi ikiye ayrılabilir. CHP’nin bu süreçte en büyük sınavı, yargı kararlarını parti içi uzlaşma ile karşılayıp, süreci üyelerine ve halka nasıl anlatacağı, ikna edip edemeyeceği, ilerleyip ilerleyemeyeceği olacak.
Sonuç olarak; 30 Haziran günü mahkemede, kurultay “yok hükmünde” sayılırsa, siyasi dengeler sarsılır, belirsizlik yerine çalkantı yaşanır. Eğer ortada net bir iptal kararı oluşmazsa, Özel dönemi devam eder ama hukuk süreci partiyi hem içeride hem kamuoyunda yıpratır. Kılıçdaroğlu’nun yeniden sahneye çıkması, zorunlulukla mı yoksa stratejiyle mi olacağı, CHP’nin bu süreci hangi ruhla taşıdığıyla doğru orantılı olur.
Evet, böyle ifade ediyordu CHP’ye gönül vermiş dostum.
Kısacası sevgili okurlarım, önümüzdeki haftalar hem CHP için hem de Türkiye siyaseti için oldukça kritik olacak. Mahkeme süreci yalnızca bir hukuki kararın değil, aynı zamanda bir siyasi yön tayininin de habercisi olabilir. Biz de bu süreci dikkatle izlemeye devam edeceğiz.
Sevgiyle, umutla kalın.