Tarih: 15.05.2025 11:54
Ölümcül hastalıkların nedeni obeziteye 5 tedavi yöntemiyle savaş açın
Küresel çapta hızla artan obezite, kalp-damar hastalıklarından solunum problemlerine kadar çok sayıda ölümcül rahatsızlığa zemin hazırlıyor. Diyetisyen Berna Ertuğ, "Obeziteden korunmak için bilinçlenmek, tedaviye etkin şekilde katılmak ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazanmak büyük önem taşıyor" dedi.
Obezite, günümüzde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ciddi boyutlara ulaşan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak öne çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2022 yılında dünya genelinde 18 yaş ve üzeri yetişkinlerin yüzde 43’ü fazla kilolu, yüzde 16’sı ise obezdi. Asya, Afrika ve Avrupa’nın altı farklı bölgesinde 12 yıl süren MONICA çalışmasında ise 10 yıllık süreçte obezite sıklığında yüzde 10 ila 30 arasında artış yaşandığı tespit edildi.
Uzmanlara göre obezite, başta insülin direnci ve tip 2 diyabet olmak üzere, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, kolesterol yüksekliği, solunum bozuklukları, hormonal sorunlar ve kas-iskelet sistemi problemlerine yol açabiliyor. Bu nedenle hastalığa karşı erken önlem alınması ve çok yönlü bir mücadele yürütülmesi gerekiyor.
"Enerji dengesi bozulursa yağlanma başlar"
17 Mayıs Avrupa Obezite Günü kapsamında açıklama yapan Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Berna Ertuğ, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede olması gerektiğini vurguladı. Ertuğ, "Günlük alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda, vücutta depolanan fazla enerji yağ olarak birikir ve obezite oluşur" dedi.
Obezitenin, vücut yağ oranının boya göre normalin üzerine çıkmasıyla tanımlandığını belirten Ertuğ, beden kitle indeksinin 25’in üzerindeki kişilerin fazla kilolu, 30’un üzerindekilerin obez, 40’ın üzerindekilerin ise morbid obez olarak sınıflandırıldığını kaydetti.
Yanlış beslenme ve hareketsizlik en büyük risk faktörleri arasında
Dyt. Berna Ertuğ, obeziteye neden olan etmenlerin başında aşırı ve dengesiz beslenme alışkanlıkları ile fiziksel aktivite yetersizliğinin geldiğini ifade etti. Bunun yanında genetik yatkınlık, hormonal bozukluklar, yaş, cinsiyet, psikolojik problemler, sosyo-kültürel düzey, gelir durumu, çok sık yapılan düşük enerjili diyetler, bazı ilaç kullanımları ve doğumlar arası sürenin kısa olması gibi birçok faktörün de obezite riskini artırdığını belirtti.
"Tedavi bireyin kararlılığıyla başlar"
Obezitenin tedavisinin uzun soluklu ve disiplinli bir süreç olduğunu vurgulayan Ertuğ, "Bu süreçte bireyin tedaviye kararlı şekilde katılması çok önemlidir. Çünkü obeziteyle mücadelede tek bir yöntem yeterli değildir; bu nedenle tedavi bir ekip işi olmalıdır. Hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistin birlikte çalışması gerekir" diye konuştu.
Obeziteden korunmanın çocukluk çağında başlaması gerektiğini söyleyen Ertuğ, çocukluk ve ergenlik döneminde gelişen obezitenin erişkinlikte kalıcı hâle gelebileceğine dikkat çekerek, aile, okul ve çevrenin yeterli ve dengeli beslenme ile fiziksel aktivite konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Tedavi yaklaşımı çok yönlü olmalı
Dyt. Ertuğ, obezitenin tedavisinde temel hedefin gerçekçi bir kilo kaybıyla birlikte hastalığa bağlı sağlık sorunlarının azaltılması, bireye sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırılması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi olduğunu söyledi. Vücut ağırlığının altı aylık dönemde yüzde 10 oranında azalmasının dahi ciddi sağlık faydası sağlayacağını vurgulayan Ertuğ, tedavi sürecinde şu yöntemlerin kullanıldığını aktardı: "Farmakolojik tedavi, doktor gözetiminde kullanılan ilaçlarla yürütülüyor. Tıbbi beslenme tedavisi, diyetisyen tarafından bireye özgü planlanıyor ve sadece kilo vermeyi değil, doğru beslenme alışkanlığını sürdürülebilir hâle getirmeyi amaçlıyor. Egzersiz tedavisi kapsamında ise bireyin günlük yaşamına uygun, sürdürülebilir ve keyifli bir fiziksel aktivite programı öneriliyor. Davranış değişikliği tedavisi, yeme alışkanlıklarını ve fiziksel aktivite düzeyini değiştirmeyi hedefliyor. Gerektiğinde cerrahi tedavi yöntemlerine de başvurulabiliyor; ancak bu işlemlerin ardından da yaşam tarzı değişikliklerinin sürdürülmesi gerektiği belirtiliyor."
Obeziteyle mücadelede bireyin motivasyonunun ve yaşam biçimi değişikliğine olan inancının kilit rol oynadığını ifade eden Dyt. Berna Ertuğ, "Kendi sağlığı için sorumluluk almayan bireyde hiçbir tedavi yöntemi -cerrahi dahil- kalıcı sonuç vermez" ifadelerini kullandı.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —