İstanbul’da bugün sabah saatlerinde hissedilen deprem, vatandaşlarda kısa süreli paniğe neden oldu. AFAD’ın paylaştığı bilgilere göre, sarsıntının merkez üssü Tekirdağ’ın Marmaraereğlisi ilçesi olarak belirlendi. Yer kabuğunun 18 kilometre derinliğinde gerçekleşen depremin büyüklüğü ise 3.7 olarak kaydedildi.
Deprem özellikle İstanbul’un batı kesimlerinde; Silivri, Büyükçekmece, Beylikdüzü ve Küçükçekmece ilçelerinde hissedildi. İlk belirlemelere göre herhangi bir can veya mal kaybı yaşanmadı.
Deprem sonrası tv100'e konuşan Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, bu tür sarsıntıların Marmara'daki mevcut fay hatlarının hareketliliğine işaret ettiğini söyledi. Üşümezsoy, yaşanan depremin 2019’da meydana gelen ve geçtiğimiz ay yaşanan 23 Nisan depreminin bir devamı olduğunu ifade etti.
Üşümezsoy’a göre bu sarsıntı, Silivri açıklarından başlayarak Kumburgaz çukuruna kadar uzanan yaklaşık 35 kilometrelik aktif fay hattında oluştu. Uzman isim, bu senaryoyu 2002 yılından bu yana dile getirdiğini ve 2020 yılında yayımladığı kitapta ayrıntılı olarak işlediğini belirtti.
Depremin 22 kilometrelik bir derinlikte meydana geldiğine dikkat çeken Üşümezsoy, bu tür derin depremlerin genellikle küçük çaplı olsa da belirli bölgelerde daha yoğun hissedilebildiğini ifade etti. Ayrıca, yaşanan depremin yeni bir fay hattına değil, daha önce bilinen segmentlerin hareketine bağlı olarak gerçekleştiğini vurguladı.
“7.2’lik deprem tezi çürütüldü”
"Avcılar açıklarında zaman zaman küçük artçılar yaşanıyor. Ancak bu, yeni bir kırılmanın değil, mevcut sistemin doğal sürecinin bir parçası," diyen Üşümezsoy, Marmara Bölgesi için yakın vadede büyük bir deprem riski öngörmediğini de sözlerine ekle. Üşümezsoy, “7.0 ya da 7.2’lik deprem tezi çürütüldüğü için korkulacak bir şey yok. Faylar parça parça kırıldığı için olursa 6.0’lık bir deprem olabilir.” dedi.
Yetkililer, deprem sonrası herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığını belirtirken, uzmanlar vatandaşlara her zaman hazırlıklı olmaları yönünde uyarıda bulunuyor.
İstanbul gibi deprem kuşağında yer alan bir metropolde yaşamanın getirdiği riskler göz önünde bulundurulduğunda, bu tür uyarılar hayati önem taşıyor.