Kasabalı bir çocuğun Ankara’da başlayan yolculuğu nasıl uluslararası onur madalyalarına uzanır? Cevabı, her cümlesinde tevazu ve tecrübe barındıran Altunay’ın yaşam öyküsünde gizliydi.
Tahta valizle başlayan yaşam yolculuğu
Sedat Altunay’la sohbetimiz, bir tahta valizle başlayan uzun bir yolculuğun izlerini sürmek gibiydi. O, kasabasında lise olmayan çocuklardan sadece biriydi. “Ortaokulu bitirdikten sonra annem, liseyi büyük şehirde okumamı istedi. 1962 yılında, asfaltı bile olmayan yollardan geçerek Ankara’ya geldim,” diye başlıyor anlatmaya.
Dönüm noktası: Ankara Atatürk Lisesi
Ankara Atatürk Lisesi’ni hayatındaki dönüm noktalarından biri olarak tanımlıyor. Okul yıllarında öğrenci derneği başkanlığı yapması belki de başarılı yöneticilik kariyerinin ilk adımı olarak gözümüze çarpıyor. O dönemin çalkantılı öğrenci hareketlerine karşı okulunda bir istikrar ortamı sağlamayı başarıyor Altunay.
“Ankara, Atatürk Lisesi ve akademi beni çok iyi yetiştirdi,” diye özetliyor o yılları.
Mezuniyetinin ardından sosyal planlamacı olarak görev yapıyor ve ardından Petkim’e geçiyor. Ancak özel sektörle yolu tam anlamıyla burada kesişiyor.
“Petkim’in koalisyon hükümetlerince politize edilmesi beni rahatsız etti. Hiçbir yere talip olmadım. Hep davet edildim,” diye özetliyor kamudan ayrılış hikayesini.
Kamudan özel sektöre
Vakko’dan gelen teklif üzerine ise uzun yıllar sürecek yeni bir sayfa açılıyor hayatında. “Orada 17 yıl çalıştım. Vitali Hakko’nun işleri oğlu Cem Hakko’ya devretmesiyle ayrıldım.” diyor Altunay.
Denizcilik tutkusu
Sonraki durağı, hayatında farklı bir dönüm noktasına kapı aralayan Ataköy Marina oluyor. Denize ve denizciliğe burada görevi sırasında aşık olduğunu belirterek, “Bu görevi 10 yıl boyunca büyük bir sevgiyle yürüttüm.” diyor.
“Ben deniz kenarında büyümedim. Denizle ilgim yoktu. Ama marina çalışanlarım bana sabırla her şeyi öğretti. Disiplini sevdiğim için denizle çabuk uyuştuk. Deniz de bir disiplin işidir.”
Ataköy Marina’da yalnızca yöneticilik yapmaz; sektörün gelişimine de öncülük eder. “Yacht Club’u kurduk. Amatör Denizciler Federasyonu’nu kurduk. Deniz Ticaret Odası’nda Marina Meslek Komitesi’ni başlattık. TOBB’da görev aldım. Ukrayna Onur Madalyası’nı Karadeniz’deki çalışmalarım sayesinde aldım.”
Bir fotoğraf, bin anı
Başarıları kadar dostlukları da köklü Altunay’ın, duvarında gözümüze ilişen birkaç fotoğrafın hikayesini soruyorum.
"Karadeniz Yat Rallisi ismi verdiğimiz, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 50 tekne ile 4 defa Karadeniz’de limanları olan ülkelere dostluk ziyareti yaptık. İşte bu yat rallilerine Sayın Demirel, Cumhurbaşkanı olarak himayelerine aldı ve ülkelerin devlet başkanlarına mektuplar yazarak Karadeniz Yat Rallisi’ne sahip çıkmalarını istediler.”
“Sayın dini lider Bartholomeos, görev yaptığım Ataköy Marinası’nın tekne bağlama müşterisiydi. Bu vesile ile tanıştık. Beni zaman zaman patrikhaneye öğlen yemeklerine davet ederdi. Hatta bu yemeklerde kendisine bağlı Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır, Kıbrıs ve diğer dini liderlerin de bulunduğu yemeklerde beni özel davet ederdi.
Yemeklerin servisini bizzat kendisi yapardı. Esprili, candan, çok bilgili ve Türkiye’yi, yani ülkesini çok çok seven bir önemli insandır. Kendisi, dünyanın çeşitli ülkeleri devlet protokolü ile ağırlıyorlardı. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ziyaret resimlerini görünce, bu değerli insanın ülkemizle yeterince ilgi görmediğine inanıyorum.”
“Hayatım yaşanmış bir roman"
Sedat Bey’in gazetemizde kaleme aldığı ve beğenerek okuduğum rahmetli iş adamı Vehbi Koç ile ilgili kaleme aldığı köşe yazısı geliyor aklıma. Demirel, Koç, Bartholomeos… “Farklı dünyalardan, farklı görüş ve kulvardan olsa da Türkiye’nin yakın tarihine yön vermiş bunca isimle temasınız oldu, geriye dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?” diye soruyorum
“Hayatım yaşanmış bir roman. Yazdıklarım o yaşanmışlığın izleridir.” diye cevaplıyor Altunay
“İyi ki” köşesi
Röportajı bitirmeden önce, ona hayatında “iyi ki” diyebileceği 3 şeyi soruyorum:
“İyi ki ailem var. İyi ki beni kollayan büyüklerim olmuş. İyi ki sağlıklı bir yaşamım var. Hiç pişman olmadım. Dostlarıma sırtımı dönmedim.”
Sedat Altunay’ın hikâyesi; yalın, sahici ve derin. Büyük başarıların arkasında, büyük laflar değil; iyi niyet, sadakat ve disiplin var.
Ve bazen hayat gerçekten de bir tahta valizle başlıyor…