Doğan Aras

Tarih: 09.10.2025 16:31

Algoritmalarla makyajlanan zulüm

Facebook Twitter Linked-in

Herkes konuşuyor, herkes paylaşıyor, herkes izleniyor.
Ama kimse fark etmiyor — biz sadece paylaşmıyoruz, kodlanıyoruz.

Her beğeni, her video, her yorum; devasa bir dijital hafızanın parçası haline geliyor.
Ve bu hafıza, artık insanlığın değil, devletlerin ve algoritmaların kontrolünde.

Dijital çağın en büyük illüzyonu “özgürce konuştuğumuzu sanmak.”
Oysa biz konuşurken, birileri verimizi, duygumuzu, yönelimimizi işliyor.
Artık birey, fikir üretmiyor; veri üretiyor.

Veriyle Yönetilen Devletler, Algıyla Yönetilen Toplumlar

Devletlerin yönetim biçimi değişti.
Artık hiçbir şey tesadüf değil.
Seçimler, protestolar, krizler… hepsi birer veri senaryosu.

Bugün güç, elinde petrol tutanlarda değil — veriyi manipüle edebilenlerde.
Bir ülke, toplumunun neye tepki verdiğini biliyorsa artık onları yönetmesine gerek kalmaz;
yeter ki öngörsün.
Öngören yönlendirir, yönlendiren yönetir.

Ve biz hâlâ sadece “paylaşıyoruz” sanıyoruz;
oysa gerçekte, geleceğimizi başkalarının algoritmalarına teslim ediyoruz.

İsrail’in 145 Milyon Dolarlık “Gerçeklik Savaşı”

İsrail hükümeti, 2025 bütçesinden 145 milyon dolar ayırdı.
Amaç: yapay zekâ destekli propaganda mekanizmasıyla, dünyadaki algıyı yeniden şekillendirmek.

Bu projenin hedefi;
TikTok, YouTube ve Instagram gibi platformlarda Z kuşağının bilincine sızmak.
Gençlerin her gün karşılaştığı içeriklere, bilinçaltına işlenmiş bir “meşruiyet” duygusu yerleştirmek.

Bununla da kalmıyorlar.
İsrail, veri kaynaklarını kendi yanlı anlatılarla doldurarak
ChatGPT ve Gemini gibi yapay zekâ sistemlerinin öğrenme süreçlerine nüfuz etmeye çalışıyor.
Yani artık yalnızca insanlar değil, makineler de manipüle ediliyor.

Netanyahu’nun ABD’de influencer’larla yaptığı toplantıda söylediği şu cümle, gerçeği özetliyor:
“Sosyal medya, algıyı şekillendirmedeki en önemli silahtır.”

Ama bu artık bir “sosyal medya stratejisi” değil.
Bu, gerçeklik mühendisliğidir.

İnsanlık Suçunu Perdelemek

Bu çabanın siyahındaki niyet açık ve ürkütücü:
İsrail’in başlıca hedeflerinden biri, uluslararası kamuoyunda artan tepkiyi ve “kendisine karşı oluşan nefreti” azaltmaktır.
Bunu yaparken kullandığı yöntem, vahşeti değil; ona dair hafızayı değiştirmektir.
Yani amaç, insanlık suçunu makyajlamak; suçun izlerini temizlemek değil, görünürlüğünü ortadan kaldırmaktır.

Böyle bir strateji, sadece politik bir manevra değil — etik bir felakettir.
Çünkü zulmü örtmek için kurulan her anlatı, insanlığın ortak hafızasına karşı işlenmiş bir suçtur.

Asıl Hedef: İnsanlığın Hafızasını Yeniden Yazmak

İsrail’in 145 milyon dolarlık bu dijital seferberliği,
Filistin’deki suçların yükünü hafifletmeyi, küresel öfkeyi sis perdesinin arkasına gizlemeyi amaçlıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki protestoları, dokümanları, tanıkları ve adalet çağrılarını
“veriyle” bastırmaya çalışıyorlar.
Amaç, 2026’ya gelindiğinde İsrail’e duyulan tepkinin yerini,
nötrleşmiş, manipüle edilmiş bir kamuoyuna bırakmak.

Yani hedef, insanlığı ikna etmek değil; insanlığın tepkisini susturmak.

Artık savaş tanklarla değil, timeline’larla veriliyor.
Mühimmat, algoritma.
Cephe, ekran.
Kurşun, içerik.

Gerçeği Makyajlayan Teknoloji

İsrail’in bu planı, “insanlık dışı uygulamaları makyajlama” operasyonudur.
Çünkü dünyada hiçbir teknoloji vicdanı temize çıkaramaz.
Hiçbir yapay zekâ, çocukların öldürüldüğü bir coğrafyayı aklayamaz.

Amaç, gerçeği değiştirmek değil;
gerçeği görünmez kılmak.
Kitleleri, “doğrunun ne olduğuna” değil, “neyi görmek istediklerine” inandırmak.

Bu yüzden hedef tam da gençler:
Henüz tarihi unutmamış, ama algoritmalarla unutturulmaya hazır kuşaklar.
TikTok’ta, YouTube’da, Instagram’da…
İzledikleri her saniye, sistemin “yeni vicdan kodu”na dönüşüyor.

Peki biz bu sistemle mücadele edebilecek miyiz?

Soru burada kalmalı.
Çünkü bazen en güçlü cevap, sessizliğin içinde yankılanır.
Bu satırdan sonra söylenecek her şey, bir sonraki yazının meselesi olacak.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —