Tarih: 09.10.2025 12:35
Uzmanından uyarı: "Behçet hastalığı 25 yaş altı genç erkeklerde daha ağır seyrediyor"
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Romatoloji Bölümü'nde Profesör Doktor Ahmet Omma, Behçet hastalığının 25 yaş altı erkeklerde daha ağır ve şiddetli seyrettiğine dikkati çekti.
Behçet hastalığı, ilk kez 1937 yılında Türk dermatoloji uzmanı ve bilim insanı Hulusi Behçet tarafından tanımlandı. Bilim insanı Behçet, o dönemde bu hastalığı özellikle ağzında yara çıkması, göz lezyonları oluşması ve ciltte yara çıkması olarak tanımlasa da ilerleyen süreçte sistemik hastalık olan Behçet'te, genital bölgede ülserler, beyin, mide, bağırsak damar ve eklem tutumlarının yanında göz tutulumu da görülebiliyor.
Behçet hastalığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Romatoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Omma, özellikle romatoloji literatüründe Behçet hastalığının Türk ismiyle anılan tek hastalık olduğunu kaydetti.
Behçet hastalığının belirgin bulgularına dikkati çeken Prof. Dr. Omma, "Behçet hastalığının ilk bulgusu aslında ağızda yara çıkması. Bu hastaların ağızlarında en az yılda üç defa ya da daha fazla sık sık ağız içinde yaralar çıkar. Bu dilinin kenarında olabilir, dudağında olabilir. Ağız içinde sık sık yara çıkan hastalardır bunlar. Sonra ağıza ilave olarak genital bölgede yara bu hastalarda olabiliyor. Baktığınız zaman genital bölgedeki yaralar işte kabaca bir aya kadar olabilir ve iz bırakır. Özellikle ağızdakileri iz bırakmazlar. Bu hastaları ayrıntılı muayene etmezseniz o genital bölgedeki yarayı göremezsiniz. Yine ağızdaki yaralara, genital bölgedeki yaralara ilave olarak gözü tutar özellikle Behçet hastalığı. Gözü tuttuğu zaman erken dönemde erkek hastaları da özellikle kötü seyredebilir. Bakıldığı zaman Japonya'da mesela körlüğün önemli bir nedenidir. Bizim ülkemizde de keza öyle. Eğer tedavide geç kalınırsa bu hastalarda, tedavi eğer yetersiz olursa bu hastaların bu göz hasarı hastalarda, körlüğe kadar gidebilir" ifadelerini kullandı.
Behçet hastalığının eklemleri de tuttuğunu vurgulayan Prof. Dr. Omma, özellikle diz ve ayak bileklerinde şişlik yaptığını dile getirerek "Hastalık beyni tutar, bazen sebepsiz inme geçiren hastalarda, açıklanamayan baş ağrısı olan hastalarda Behçet hastalığını dışlamak gerekiyor. Bağırsağı tutabilir entero Behçet dediğimiz, nadir de olsa, nispeten ülkemizde azdır bu. Bir kısım Japonlarda falan nispeten daha fazla. Ama bazen de bu iltihabi bağırsak hastalığıyla, tüberkülozla, kanserle karışabiliyor özellikle bağırsağı tuttuğu zaman. Yine en korktuğumuz tutulum yerlerden bir tanesi damar tutulumu yapar. İlk tanımlandığında o dönemde damardan fark edilmemiş damar tutulumu olduğu. Ama bakılmış ki daha sonra bizim maskülit dediğimiz, özellikle hastalarda toplar damarları tutar. Ayak damarlarında tıkanıklık yapabilir. Karın damarlarını tutar. Yine boyun damarlarını, beyin damarlarını, Behçet hastalığını neredeyse tutmadığı damar yok gibidir. Ama ekseriyâ toplar damarı tutar hastalarda ve buna bağlı bazen bacak damarlarını tutarak bacaklarda yaralar çıkarır. İyileşmeyen yaralar yapabilir. Gerçekten damarı tuttuğu zaman bu da hastalarda ciddi manada sakatlık hatta ölüme kadar gidebilir" diye konuştu.
"Behçet hastalığı 25 yaş altı erkekleri tuttuğu zaman maalesef kötü gider"
Hastalığın vücutta neredeyse tutmadığı organ olmadığını aktaran Omma, "Behçet hastalığı, cinsiyet olarak kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Özellikle genç erkeklerde 25 yaş altı genç erkekleri tuttuğu zaman maalesef kötü gider. Erken dönemde gözü tutmuşsa özellikle damar tutulumu varsa, beyin tutulumu varsa bu hastalara kötü gidiyor. Nispeten yaşla beraber bakıldığı zaman 40 yaşı geçince Behçet hastalığının aktivitesi azalıyor. Hastalık sönmeye başlıyor. Ama ileri dönemde de çıkan Behçet bulguları var. Bunlardan bir tanesi özellikle atar damar lezyonu, arter dediğimiz atar damar tutulumları daha geç olabiliyor. Beyin tutulumları özellikle 40 yaşından sonra daha geç de olabiliyor. Ama klasik bilgi yaş ilerledikçe Behçet'in aktivitesi nispeten azalıyor" dedi.
Behçet hastalığında tedavinin vücutta görüldüğü yere göre farklı yöntemler uygulandığını belirten Omma, "Ağızda yara çıkan hastalarda genital bölgede yarası olan sadece bu tür şikayeti olan hastalara bizim kolşisin dediğimiz bir ilaçla başlıyoruz. Ama diğer saydığım organ tutulumlarına bağlı olarak beyin tutulumu, damar tutulumu, göz tutulumu gibi tutulumu olan hastalarda bizim tedavimiz gittikçe ağırlaşıyor. Özellikle bağışıklık sistemini baskılayan daha ağır ilaçlarımız var. Bu ilaçları da geciktirmeden bu hastalara vermek lazım" ifadelerine yer verdi.
Behçet hastalığı tanısını ilk olarak 1980'li yıllarda alan Yusuf Kılıç'ın (54) 16 yaşındayken gözünde yara çıkması şikayetiyle hastaneye başvurduğunu belirten Omma, 90'lı yıllarda ileri tedavilere erişimin kolay olmaması sebebiyle 20 yaşında görme kabiliyetini kaybettiğini söyledi.
Behçet hastalığı tanısı konulan kişilerin ömür boyu hastalıkla mücadele edeceğine dikkati çeken Yusuf Kılıç, ergenlik çağından beri vücudundan yaralar çıktığını belirterek "Son olarak mide kanamasıyla mart ayının sonunda bir mide kanaması geçirdim. Bu arada Behçet hastası olduğumu söyleyince o tedavinin sonucunda romatolojiden doktorlarımız geldi. Bana imuran tedavisine başladılar. O yeterli gelmeyince şimdi daha ileri seviyedeki olan tedaviye başladık. 3 gündür oluyorum bu tedaviyi. Genel tetkikler de yapılıyor. Damarların görünümü falan çekilecek. Dün koldan bacaktan çekildi. Bugün de yeni bir çekim olacağını söylemişlerdi" dedi.
"Psikolojik anlamda da çok yıpratıyor"
Hastalıkla beraber günlük hayatında ağır işlerde de çalıştığını dile getiren iki çocuk babası Kılıç, "Behçet hastalığı tamamen vücuttan çıkacak, iyileşecek bir hastalık değil. Behçet hastalığına yakalanan kişi bunu ömür boyu taşıyacak. O yüzden yapılması gereken şeylere çok dikkat edip bununla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Hayatımızı biraz daha kolaylaştırmak için. Psikolojik anlamda da çok yıpratıyor. Ek tedavi olarak da bu da eklenebilir. Ben alıyorum böyle bir tedavi. Çok da faydasını da gördüm" diye konuştu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —