Tarih: 20.09.2025 10:21

Sirkeci’de bir iş hanının altındaki 900 yıllık Roma Kilisesi kalıntısı sergileniyor

Facebook Twitter Linked-in

İstanbul Sirkeci'de bulunan bir iş hanının inşası esnasında 25 yıl önce yaklaşık 900 yıllık Roma Kilisesi kalıntıları bulundu. Araştırmaların ardından ortaya çıkarılan tarihi kilisenin bölümleri korunarak üzerine iş hanı inşa edildi. Asırlara meydan okuyan kilise kalıntısı iş hanında sergilenirken, Arkeolog Dr. Murat Sav, "Sirkeci Kilisesi olarak bahsedilen bu kilisenin keşfedilmesi günümüzden 25 yıl önceye gidiyor. Konservasyon çalışmalarından sonra bir kent arkeolojisine örnek olarak iş hanının altında sergilenmeye başlanıyor. İstanbul biliyorsunuz özellikle Suriçi 1950 yıllarından başlamak üzere çok kesif, sık bir iskan alanına sahip oldu, binalarla kuşatıldı. Burada ister istemez kent arkeolojisi dediğimiz bir alan gelişti" dedi.
İstanbul Sirkeci Hoca Paşa Sokak üzerinde yer alan Halil Lütfü Dördüncü İş Merkezi'nin altında yaklaşık 900 yıllık Roma dönemine ait kilise kalıntısı sergileniyor. Sirkeci Kilisesi olarak literatüre geçen kalıntılar, 25 yıl önce iş hanının yerinde bulunan binanın yıkılması ile ortaya çıktı. Yıkılan binanın kazısı esnasında keşfedilen kalıntılar, Arkeoloji Müzesi denetiminde araştırılmasının ardından konservasyon yapılarak kente kazandırıldı. İş hanının ise tarihi kilise kalıntısının üzerine inşa edilmesi kararı verildi. Tarihi kalıntılar korunarak iş merkezi inşa edildi. Kent arkeolojisi örneği taşıyan bu inşanın ardından kazı esnasında keşfedilen kalıntılar için bir sergi alanı oluşturuldu. İş hanını ziyaret eden vatandaşlar kolaylıkla tarihin izlerine ulaşabilirken, vatandaşlar Sirkeci Kilisesi'ne yoğun ilgi gösteriyor.

"Literatüre Sirkeci Kilise olarak geçen bir yer"
Sirkeci bölgesi hakkında bilgi veren Arkeolog Dr. Murat Sav, "Burada bir iş hanının altında bir kilise kalıntısının önündeyiz. Burası literatüre Sirkeci Kilise olarak geçen bir yer. Sirkeci bölgesi günümüzden yaklaşık 2700 yıl evvelinden başlamak üzere bir liman. Prosforyon Limanı olarak biliniyor. Işık saçan bir liman. Geçmişi bir öyküye dayanıyor. Aradan geçen zaman içerisinde bu liman iptal ediliyor. 4. yüzyıldan başlamak üzere dolgu yapılıyor. Sonrasında ister istemez burada bir yerleşim yeri de gelişmeye başlıyor. Daha sonrasında Bizans Dönemi'nde özellikle de 11. yüzyıldan itibaren bu bölge yani günümüzdeki Topkapı Sarayı'nın duvarlarıyla çevrili alanın dışında kalan alandan yaklaşık Küçükpazar'a kadar olan kesim İtalya şehir devletlerinden yerleşimcilerle doluyor. Çünkü bunlar ticaret yapıyor, tabii ki Bizans izin veriyor. Özellikle de başta Cenevizliler olmak üzere sırayla Amalfililer, Pisalılar ve Venedikliler bu bölgede yaşıyorlar. Yaklaşık 1300'lü yıllara kadar Latin istilasının bittiği 1261 yılına kadar bölge bu şekilde yerleşim alanına sahip. Sonrasında da Osmanlılara geçiyor. Tabii ki artık liman bölgesi olmadığı için farklı yapılarla kuşatılmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.

"Bir kent arkeolojisi örnek olarak iş hanının altında sergilenmeye başlanıyor"
Sirkeci Kilisesi'nin 25 yıl önce kazılarda keşfedildiğini ifade eden Sav, "Sirkeci Kilisesi olarak bahsedilen bu kilisenin keşfedilmesi günümüzden 25 yıl önceye gidiyor. 25 yıl öncesinde aslında burada yine bir bina var. Hatta bir gazetenin binası olarak kullanılıyor. Sonrasında bina yıkılıyor, bina kaldırılırken de bu kalıntılar ortaya çıkıyor. O zaman Doç. Dr. Feridun Özgümüş'ün araya girmesiyle beraber Arkeoloji Müzesi'nin denetiminde de burada bir çalışma başlıyor. Sonrasında bu kalıntının bir kilise kalıntısı olduğu anlaşılıyor ve yapıda bir konservasyon gerçekleştiriliyor. Konservasyon sonrasındaki haliyle görüyoruz zaten. Sonra Halil Lütfi Dördüncü İş Hanı inşa ediliyor. Bir kent arkeolojisi örnek olarak iş hanının altında sergilenmeye başlanıyor. Hatta sergi şekli de son derece güzel, gelen giden çok rahatlıkla burayı dolaşma özelliğine sahip. Aynı zamanda bir kültür varlığının korunması da çok değerli. Çünkü İstanbul biliyorsunuz özellikle Suriçi 1950 yıllarından başlamak üzere çok kesif, sık bir iskan alanına sahip oldu. Binalarla kuşatıldı. Burada ister istemez kent arkeolojisi dediğimiz bir alan gelişti" şeklinde konuştu.

"Günümüzden yaklaşık 850-900 yıl önceye tarihlememiz mümkün"
İş hanının altında sergilenen kalıntıdan yola çıkarak kilisenin yaklaşık 900 yıl önce inşa edildiğini belirten Murat Sav, "Kilise kalıntısının maalesef mihrap alanı, bir yay çizen apsis ve protesis hücresi vardır. Bu kilisede mihrap yönünü tayin eder. Ritüel mekanıdır ve kilisenin en özel noktalarından biridir. Yaklaşık olarak kilisenin 250 metrekare alana sahip olması gerekiyor. Bugünkü kalıntıların matematiksel olarak vermiş olduğu tanım budur. Fakat ne yazık ki geri kalan kısmı olmadığı için onu bilmiyoruz. Kilisenin adı çok bilinmiyor. Tarihlendirmesini sadece duvar tekniğine göre yapmamız mümkün. Yaklaşık 200 yıl civarı kullanılan bir duvar tekniği vardır, gizli tuğla tekniği. Bu teknikten yola çıkılarak günümüzden yaklaşık 850-900 yıl önceye tarihlememiz mümkün. 1000 ve 1100'lü yıllar genellikle bu tür teknolojinin olduğu yıllar. Ne yazık ki kalıntı olarak çok önemli bir kısmı günümüze gelmemiş. Fakat korunması yönüyle ve sergilenmesi açısından son derece değerli" diye konuştu.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —