AK Parti MKYK toplantısının ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, basın toplantısı düzenlendi.
Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Gelinen noktada Gazze'de bir ateşkes var ama bu ateşkes her gün İsrail tarafından ihlal ediliyor. Beyrut'a saldırıyor, Gazze'ye saldırıyor; öldürmeye ve soykırım siyasetine devam ediyor. Yine bu mutabakatın başlangıcında 600–700 yardım tırının girmesi öngörülüyordu. İsrail bunu henüz 200 düzeyinde veya daha altında tutuyor ve bu konudaki soykırım siyaseti, insanları temel ihtiyaçlarından mahrum etmek şeklindeki bir yaklaşımla maalesef devam ediyor. Bu nedenle ateşkes son derece kırılgan bir noktaya gelmiştir. Bu, doğrudan Netanyahu'nun açıklamaları ve verdiği emirler yüzünden gerçekleşmektedir. Bütün dünyayı bu konudaki tehlikeye bir kere daha dikkat çekiyoruz.
Terörsüz Türkiye açıklaması
Cumhur İttifakı olarak ne yaptığımız biliyoruz. Terörü ülke gündeminden çıkarmak için ülkeler sert güç unsurları kullandığı gibi kanunların çizdiği çerçeveler içinde yumuşak güç unsurlarını da kullanırlar. Türkiye Cumhuriyeti de bu unsurları güçlü bir şekilde kullanmıştır. Bunun zıttı birtakım işler yapıldığına dair açıklamaların bir geçerliliği yoktur. Odağı kaybetmemek gerekir. Burada odak, terör örgütünün feshi ve silahların bırakılmasıdır. PKK terör örgütünün bütün unsurları ve uzantılarıyla fesih ve silah bırakmasıdır. Odak noktası bir devlet politikasıdır. Bir eleştirisi olan varsa bir önerisi olan varsa tabi ki dinliyoruz. Herkes Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak konusunda entegre bir politikaya ulaşmak için söyleyecek sözü varsa onu söylesin. Aziz milletimiz müsterih olsun. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda bir taviz ve pazarlık söz konusu değildir.
SDG'nin silah bırakması
Bizim söylediğimiz açıktır. Biz retorikle ilgilenmiyoruz; yani şu kişinin açıklaması ya da bu kişinin açıklaması üzerine bir yorum yapmıyorum. Kişilerin söylediği değil, önemli olan burada hadiselerin nereye gittiğidir; işin mekaniğinin nereye gittiğidir. Birisi 'Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin hasmı değilim, Türkiye Cumhuriyeti için tehdit teşkil etmiyorum' diyorsa, bizim bunu fiilen görmemiz lazım. Eğer biz fiilen Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı tertip içerisinde, yarın bir gün Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırmak için tahkimat içerisinde olanları tespit ediyorsak, 'Türkiye için tehdit teşkil etmiyoruz' retoriğinin bizim için bir anlamı yoktur. Cumhur İttifakı tam bir mutabakat içerisinde SDG'nin de silah bırakmasını ve 10 Mart mutabakatına uyması gerektiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla bizim beklediğimiz şey şudur: Kişiler değil, mesele. Mesele hem bölgenin güvenliğidir hem Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğidir.
Kıbrıs meselesi
Tabii bu Rum tarafının söylediği, şimdiye kadarki müzakere sürecine ve adada tırnak içinde onların tanımıyla barışla ilgili yaklaşılması gereken konulara dair bu silahlanma süreci, bütün iddialarını yok ediyor. Sadece bu konu değil, orada bir silahlanma süreci içerisine girdiklerini görüyoruz. Fakat yani adada ev bile yapamayacak kadar yerleri olan bir yapıyı her tarafını silahlandırsan ne olur? Geçmişte Türklere, Kıbrıs Türklerine karşı o zulümler yapıldığında "Ayşe tatile çıktı" ve gereği Türkiye Cumhuriyeti tarafından en zor koşullarda yapıldı.